No Reservations
Sevdiğin işi yapmak, ondan para kazanmak en büyük lükslerden biri! Buna ulaşmak ve sürdürebilmekse zor. İster yazar olun ister ressam, ister öğretmen olun ister rehber, ister pazarlamacı olun ister aşçı. Arkada bıraktıklarınız mutlaka olacaktır veya o iş, arkada bırakamadıklarınızı unutmak için belki bir bahanedir. Geçen hafta seyrettiğim, işini hayatının merkezine koyup mükemmelliyetçiliğini asla bozmayan yalnız bir kadının değişimi, hem arkada bırakılanları hem geleceği sorgulattı: Aşk Tarifi
Baş aşçı Kate, hayatını çalıştığı restoranın mutfağını yönetir gibi yaşar. Katı kuralları ve takıntıları olan Kate’in yalnız ve sıradan hayatı iki kişiyle değişir: Kardeşinin vefatıyla yanına gelen yeğeni Zoe ve restorandan iş arkadaşı Nick!
“Mostly Martha” filminden uyarlanan projenin türü romantik komedi geçse de sıkça göz yaşlarına boğuldum; uyuyan evlada sarılma noktasına geldim. Kardeş kaybı sonrası yeğeniyle ilgilenmesi gereken kuralcı Kate’in yaşadıkları hem zor hem karakterini yumuşatmak için kaderin cilvesi sayılır. Bir kadının kişisel gelişimine, duvarlarını yıkmasına tanıklık ediyorsunuz adeta. Hüzünlü olayın yanında yeni aşkla hayatın akışa bırakılması, kullanılan yumuşak renklerin ferahlık yayması, karakterlerin etkili işlenmesi, ana karakterin zamanla çözülmesi, anne-evlat ilişkisine odaklanan sinemanın teyze/hala- yeğen ikilisine fırsat vermesi, travmatik bir sürecin zamana bırakılması gerektiğini göstermesi filmin en sevdiğim yönleridir. Hamileler ve yeni anneler izlerken daha çok üzülebilir. IMDb 6.3, 104 dk, türü dram-romantik-romantik komedi
