Son yazımda güven duygusunun ihtiyacına ve sarsılmasına yönelik bir dizi önermişken bugün gene insanlara ve adalete güvenip güvenmemek konusunda çarpıcı bir filmle karşınızdayım. Okulda, işte, kamuda, sosyal hayatınızda farklı açılardan mağduriyeti mutlaka yaşamışsınızdır. Bunun sebebi sistem olabilir, maddi kaynaksızlık olabilir (ki bu da sistemin bir parçası), yaşam tarzınız olabilir. Sonuçta irili ufaklı ama dünyaya isyan edecek noktaya geldiğimiz çokça şeyle yüzleşiyoruz. Peki, çoğumuzun en hassas noktası nedir? Ebeveyn olalım ya da olmayalım çocuklardır, değil mi? Ya haberlerde “Sabıkalı baba 3 çocuğunun yangında ölmesine sebep oldu.” diye bir olay görseniz, ne düşünürsünüz? İşte tüyleri diken diken eden bir hikaye: Trial By Fire
İşsiz, eğitimsiz, sabıkalı Todd, 1992 yılında bir sabah evinde çıkan yangına uyanır. Yangının önüne geçemez ve 3 evladını kaybeder. İdam cezasıyla suçlanan baba, iddiaları asla kabul etmez ama ispatlama imkanı da yoktur. 12 yıllık idam bekleyişinin ardından Elizabeth isimli bir kadın davanın peşine düşer. Mantık hatalarını, tanıkları, delilleri araştırarak eyaletle mücadele eder.
Başarılı oyuncu kadrosu, akıcı senaryosu, hüzün dolu gerçekçiliği ekrana bağlıyor. Sürekli ikilemde kalıyorsunuz: Baba suçlu mu masum mu? Babanın bu hale gelmesinde kendisi kadar çevresinin ve sistemin de hatalı olmasına, adaletin işleyişine, çevrenin yargısına, masumların çektikleri acıya, cehalete, her şeye kızıyorsunuz. Diğer yandan, kurguyu öyle güzel oturtmuşlar ki dakikalar nefret dolu değil sorgulamalı geçiyor. Hayli hüzünlü ve dramatik. Hukuk eleştirisi rahatsız edecek kadar fazla. Amerikan yapımı bir filmin kendi sistemini böylesine eleştirmesi şaşırtıcı. Toplum baskısının rezilliğini, anne baba sorumluluğunun önemini, bırakın hukuk sistemini hayatın genelinde adaletin olmadığını düşüneceksiniz! Netflix’te var. IMDb 7.1, türü biyografi-dram, 127 dk, +18
#sinemaseveranne #trialbyfire#yaşanmışhikaye #netflixtürkiye