Adı batasıca hastalık yüzünden hayatımızı en az 1 sene erteledik ve ucu hala muallakta nefes alıyoruz. Kendimizi ve ailemizi korumaya alırken planlarımız rafa kalktı, hayallerimizden ya vazgeçtik ya güncelledik, sosyalleşmek önemli diye düşünürken mecburiyetler dışında neredeyse sıfırladık. Tüm dünya ciddi oranda vakit kaybetti, kaybettik. Diğer yandan, bazı şeylerin kıymetini hasretle anladık ve değerlerini artırdık. Peki, değer verdikleriniz için ertelememeye, daha fazla vakit harcamaya var mısınız? İşte size yaşanmış, gözyaşlarını pıt pıt akıtan, hayatın ertelenmemesi gerektiğini hatırlatan romantik bir film: Five Feet Apart
Kistik fibrozis hastası 17 yaşındaki Stella, hayatının çoğunu hastanede geçirir. Akciğer nakli beklerken yine aynı hastalığa yakalanmış ve durumu daha ciddi olan Will ile tanışır. Birbirinden etkilenen gençlerin önünde büyük bir engel vardır: Hastalığın sebep olduğu sınırlar!
Gençleri hedef kitlesine alan hikaye aslında ergen filmi kategorisi kadar hastalık filmleri kategorisine de giriyor. Senaryo ve kurgu açısından orta şeker olsa da duygusunu seyirciye çok güzel aktarıyor. Az karakter sayısı kadar karakterlere yoğunlaşması başarılı, mekan kullanımı yerinde, müzik dozundadır. Filmde en takdir topladığım şey ise farkındalığı artırmasıdır. Senaryoda bilimsel hatalar var mıdır bilmiyorum ama isminden öte bir şey bilmediğim hastalıkla ilgili genel bilgiye sahip olmamı sağladı.
7 milyon USD bütçesine karşılık 91,5 milyon USD hasılat eden film, Claire Lucia Wineland’ın hayatından esinlenilerek kaleme alınmıştır. Film bittiğinde eminim hayatını araştıracaksınız ve gözleriniz dolacak. Akla elbette “The Fault In Our Stars” veya “Me Before You” gibi iflmler gelecek. Tür olarak da konu olarak da benzerler, hepsinin hikayesi güzel. Bittiğinde etkisinden hemen çıkılmıyor, duygulandırıyor. Göze alarak izlemekte fayda var. Hayatın farkına vararak, onun kıymetini bilerek yaşamanız dileğiyle! Netflix’te bulabilirsiniz. IMDb 7.2, türü romantik-dram, 116 dk, PG 13