8 yaşındayken Çorum’dan İstanbul’a taşındığımızda annem sokakta oynamama çok izin vermezdi. “8. katta oturuyoruz, ben aşağı inene kadar Allah korusun bir şey olsa yetişemem” diye sadece iki arkadaşımın evine gitmeye ve onların bahçesinde “camdan nöbet tutarcasına” oynamama izin vardı. Bu aşırı korumacılık beni yorsa da bir Anadolu şehrinden büyük şehre gelişteki endişesini anne olunca anladım. Şimdi güvenlikli bir sitede otursak dahi Celil’i kolay kolay tek başına bahçeye gönderemem. Hele son zamanlardaki haberlerden sonra bırakın bahçeyi, anneanne – babaanne dışında kimseye emanet edemem. Bu sağlıksız endişe hali ürkütüyor ama olumlu giden hayat koşulları da yok. Hele izlediğim son filmden sonra bu fikir beynime kazındı: Kardaki İzler
Acemi FBI ajanı Jane, bir cinayet sonrası Kızılderililerin yaşadığı bölgeye araştırmaya gönderiliyor. Bölgede yaşayan Cory, ajana yardım ediyor çünkü onun da almak istediği ve hayatını alt üst eden bir intikamı vardır.
Anne babaları derinden etkileyebilecek, sinirlendirecek ve üzecek bir film. Suç ve gizem iç içe geçmişken yavaş temposu herkese hitap etmeyebilir. Diğer yandan bembeyaz bir manzaraya sırtını vererek gözlere bayram ettiriyor. Senaryosu çok yaratıcı olmasa da karakterlerin yüzündeki bezginlik, kadere bırakılmışlık ve hüzün derinden etkiliyor. Barındırdığı gizem başarılıdır. Konunun hassasiyeti senaryonun alt metinlerinden yüreklerinize dokunuyor. Mesajı oldukça net ama bu mesajı kabullenmek ve hayata geçirmek oldukça güç.
Başrol oyuncularını sevdim, karın sessiz ve yorucu havasını gözlerim sevse de asla orada yaşamayı istemedim. Bir yandan da Amerika’nın bilinmeyen veya çok anlatılmayan hikayelerinden birini öğrenmek memnun etti. Ailede kayıp yaşayanların izlemeden önce tekrar düşünmesinde fayda var, duygular tetiklenebilir. Çocuklara uygun değil ama anne babalara koca bir ders niteliğinde! Netflix’te var. IMDb 7.7, 107 dk, türü suç-dram-gizem, +18
#sinemaseveranne #netflixtürkiye #windriver #kardakiizler
Bi yanim boyle filmler kitaplar olmali bilmeliyiz, farketmeliyiz diyor öteki yanım insanı dehşete düşüren hiçbir film ve kitabı istemiyor 🤷♂️ bi ara okuduğum çoğu kitap terör saldırıları, ihtilaller, savaş lar üzerine idi, bilinçli olarak secmemistim ama öyle denk gelmişti. Kabuslar gormeye başlayinca okumayı bıraktım, bi süre sonra tekrar okudum ama üst üste değil. Ablamla film izleyemez olduk ama, cocuklari olduktan sonra her şeyden etkileniyor çünkü, anne babalar için uyarılar yapmanız cok güzel, yorumlarınız zaten güzel. Teşekkürler
Ben de lise döneminde hayli yoğun siyasi kitaplar okumaya başlamıştım. İçten içe ağırlığını hissedip bırakmak istesem de yapamamıştım. Sonra siyasi filmler izlemişti onları. Üniversitede merakımı farklı şeylere yöneltmiştim. Anne olunca da alakasız bir tür/konuda dahi insanın aklına çocukları gelebiliyor. Refleks gibi sanki. Instagram’da hep bahsedenim ya zombili filmler/diziler hayranıyım diye, onları izlerken bile (The Walking Dead’e başladığımda Celil Ediz karnımdaydı) “Böyle bir saldırıya maruz kalsam evladımı nasıl korurum?” diye düşünüyorum. Yahu bırak geç, eğlenmene bak. Olmuyor maalesef. Filmleri de en az kitaplar kadar yol gösteriyor, başka hayatlara kapı açıyor. Gözümüzü, gönlümüzü, aklımızı dört açıp korumak kollamak gerek emanetleri.