Çocukluğumda, gençliğimde psikolog veya psikiyatristlere gidenlere “deli” gözüyle bakanlar vardı. Hem tecrübesizlik hem bilgisizlikle ister istemez etkilenirdim bu fikirden 🤷🏻♀️ Destek alanlara “Ne oldu indin mi çocukluğa heheehe!” gibi bel altı vurulan ortamlardan çok şükür bugünlere kadar geldik ✌🏼 Sosyal medyanın gücü, dizilerin terapileri öne çıkarması, konuyla ilgili kitapların yaygınlaşması profesyonel desteğe inancı da yükseltti 👍🏼 Kitap okurken bile kendi kendimize sorguladığımız çocukluğumuza daha sıkı sarılabiliyoruz; hele destek alabilenler eminim daha şanslıdır! Geçen hafta izlediğim dizideki ana karakter olan malikane de bana 9 bölüm boyunca hep “Çocukluğuna inilen bir kişi” olarak göründü 🏡 İçinde yaşayanlar gün görmemişler ama çocukluğuna inerek sanki huzura ermişti o malikane! İşte karşınızda The Haunting of Bly Manor 📽
Büyük bir İngiliz malikanesinde yaşayan iki küçük yetime bakmak için Amerika’dan bir mürebbiye gelir. Bu işi hevesle kabul eden kadın, malikane içindeki büyük gizemi zamanla çözmeye çalışır.
İlk sezonunu büyük korku ve gözyaşlarıyla izlediğim The Haunting of Hill House, yeni sezonuyla büyülemeye devam ediyor ✨ Ev aynı olsa da hikaye ve karakterler farklıdır. İlk sezondaki adrenalin yerine dram ve romantizme daha fazla odaklanılmış. En önemli ortak nokta aile bağlılığının ve sevginin kutsallığıdır 👨👩👧👦Ölümle yüzleşmek, buna direnmek yürek burkarken sahiplenme duygusu hemen her bölümde sizi kendine çekiyor 💜 Dizinin yarısından itibaren adrenalin artışı olsa da korku unsuru çok öne çıkmıyor. Her yeni bölümde malikanenin sırtındaki yüklerinden teker teker kurtulması ekran başında bana da nefes aldırdı 💨Klostrofobisi olanlar için zor dakikalar içerdiğini belirtmem gerekli; bende olmamasına rağmen gerdi 🙄 Kaçınılmaz kıyaslamaya girersek, ilk sezon bana göre daha iyiydi çünkü korku unsurunu dolu dolu kullanmıştı. İlk Bly Malikanesi çekilseydi kıyaslamaya girmeden daha çok puan alacağına da eminim✌🏼IMDb 7.6, türü dram-gizem-korku, 9 bölüm, 1’er saat