Dünyevi streslerden, sıkıntılardan azıcık uzaklaşmak için sığındığım ilk liman hep filmler oluyor 📽 Bu zor anlarımda kaçtığım filmlerin illa komedi olmasına da gerek yok. Yoğun dram seyrederken de korku gerilimle yüzleşirken de “andan” kopabiliyorum 😌 Gene de eğer birkaç gün benden ses çıkmazsa bilin ki o aralar Yeşilçam filmlerini üst üste izliyorumdur 🙈 Melodram havası, masumiyeti senaryolardaki tökezlemelere rağmen iyi gelir. Geçenlerde izlediğim bir Japon anime filminde de aynı hissiyata kapıldım. İşte karşınızda çok fazla yer vermediğim bir türde öneri: Tepedeki Ev 📽
Babası Kore Savaşı’nda kaybolan Umi, onun döneceğine inanarak her gün evlerinden flama sallar. Annesi de işi gereği uzaklarda olan Umi, hem okulunun hem evinin yükünü genç yaşına rağmen sorgulamadan üstlenir. Bir gün kendini okulunda çıkan öğrenci hareketinin ortasında bulur ve orada Shun’a aşık olur. Ama aralarında ikisinin de tahmin etmediği bir bağ ortaya çıkar.
Anime sevmeseniz dahi muhteşem çizimleriyle ekrandan gözünüzü ayırmak istemeyeceksiniz 😍 En ufak detay bile özenerek çizilmiş. Hele Umi’nin evine, mutfağına, yemek yaparken kullanılan kaplara bayıldım ✌🏼Refah odalar, ferahlatıcı atmosfer, kullanılan renkler, karakterlerin yumuşak mimikleri filme bağlanmanızı sağlıyor 👍🏼 Hikayeye tutunmak için biraz sabır gerekiyor ama devamında taşlar yerine oturuyor. Yeşilçam melodramlarını anımsatan hikayenin diğer güzelliği ise bir kültürün tarihine tanıklık etmektir. 1964 yılı Japonya’sında geçen film, Kore Savaşı sonrası ülkedeki sosyal ve ekonomik duruma değinirken Tokyo Olimpiyatları’na hazırlığa da yer veriyor 🇯🇵 Karakter detaylandırmalarında da dönem filminin yükünü hissediyorsunuz. Gençler üzerindeki baskı, politik görüşler, sorumluluklar, hayal kırıklıkları, sevinç ve hüznün harmanlanması hem çok tanıdık hem çok gerçekçidir ✅ Netflix’te var. IMDb 7.4, 91 dk, türü anime-dram-aile, PG