Konuştuğum kişilerde, izlediğim dizi filmlerde, okuduğum kitaplarda çocukluğunda sıkıntı yaşamış karakterlerin bunu büyüdüklerinde de kolay kolay atlatamadıklarına şahit oluyorum 😔 Çok şükür filmlerdeki kadar olmasa da benim de çocukluktan kalan ve üstüne tuz basılmış yaralarım var 🤷🏻♀️ Belki bu yüzden Celil Ediz’i normalin bir tık üstünde sevgi, ilgi, şefkatle büyütmeye çalışıyorum 👦🏻 Ailem ve çevremin zaman zaman bunu “aşırı” bulmalarını açıkçası önemsemiyorum 👀 Sevgiyle büyüyen çocukların hayata daha iyi tutunacağına inanıyorum 💜 O sevgisizliği filmlerde o kadar çok izliyorum ki karakterlere sıkı sıkı sarılmak istiyorum, tıpkı oğlumu sarmaladığım gibi. Bunun son örneği Güzelliğin Portresi’ndeki Nisan oldu 📽
Ergenlikte yurt dışına kaçan Nisan, yıllar sonra babasından gelen haber nedeniyle eşini ve kızını alıp baba evine döner. Çocukluğundan beri peşini bırakmayan köşkteki tuhaflıklar, yıllar sonra tekrar başlar. Evdeki gizemi çözmekle uğraşırken ailesini korumaya çalışmak ve çocukluğuna dönmek Nisan’a hiç iyi gelmez.
Yerli korku gerilim filmlerinde ciddi anlamda kısırız 🤦🏻♀️ Bir elin parmağını geçmeyecek kadar başarılı örneği varken onlarda da genelde dini öğeler kullanılması uzaklaşma sebebi oluyor 🙄 Lakin Güzelliğin Portresi bu engeli güzel aşmış. Uzun süresine rağmen “ev gerilimi” filmlerine başarılı bir örnek sayılır ✌🏼Kore serbest uyarlaması filmin oyuncu kadrosu, kurgusu, bolca ters köşe yapan senaryosu ekrana bağlıyor 👍🏼 İlk yarısında klasik ve sıradan ilerlese de ve hatta bir ara “Off ya cidden böyle mi olacaktı?” diye hayıflandırsa da şaşırtan bir yol sapmasına giriyor 😳 Birkaç sahnesinde tat kaçıran abartıları görmezden gelirsek ileride yerli korku gerilim denince akla gelecek bir proje olmuş 🤓 Melisa Şenolsun’u her yerde görmek biraz sıktı ama buradaki oyunculuğunu sevdim. Türk sinemasında absürt komedilerden, aile komedilerinden biraz uzaklaşıp korku gerilim türüne ağırlık verilse ne güzel olacak! Netflix’te var. IMDb 6.7, 127 dakika, türü korku-gerilim-gizem