Kadıköy’de vapurun gelmesini beklerken dünya güzeli bir kız yanıma gelip kendine ve kardeşine yemek almamı istedi 👧🏻 Öyle tatlıydı ki görmezden gelemedim. Kendisi ve kardeşi mi yiyecek yoksa başkasına mı verecek diye uzaktan takip ettim 👀 Şükür ki kendileri yediler. Sadece bir öğünlerini kurtarabildim ama sonrası ne olacak, meçhul 🤷🏻♀️ Gözümde hep Celil Ediz vardı onlara bakarken. Her öğünde faydalı besinler yesin, her gün farklı bir meyve tatsın diye çırpınırken onlar bir lokma için yalvarıyorlar 😔 Vapur gelene kadar kalbimde Celil Ediz, aklımda ise bir film vardı: Lion 📽
5 yaşındaki Saroo, tren vagonunda ağabeyini beklerken uyuyakalır. Uyandığında evinden kilometrelerce uzaktadır. Kendini ve nereden geldiğini bir türlü anlatamazken çok ciddi zorluklar yaşar. Sonrasında Avustralyalı bir çift tarafından evlat edinilir ama aklı hep gerçek ailesinde kalır.
Saroo’nun kitabından uyarlanan gerçek hikayeyi izlerken iki bambaşka kültüre, hayata tanık oluyorsunuz. Bir yanda o küçücük çocuğa sımsıkı sarılmak isterken bir yandan öz annesine acımaktan helak oldum 😔 Her sahnede Celil Ediz’i düşünüp kalbim sızladı. Hayli üzülecek bir konu varken gayet sade, abartısız, uzatmadan temiz bir anlatım var 👍🏼 Bazı karakterlere fazla yer verildiğini düşünsem de genele yansımaması filmin puanını düşürmüyor ✌🏼 Ana karakterle birlikte hem korktum, hem ağladım, hem de gerildim. Onun iç karanlığını kendi ruhumda hissedip bunaldım 🙄 Sinematografik açıdan hayli tatmin edici başarısı var. Aldığı sayısız adaylık ve ödüller ekran başına oturmanız için sebep olabilir. Eğer “Şans nedir?” diye sorarsanız size “Lion filmini izleyin” derim 🍀 IMDb 8, 118 dakika, türü biyografi-dram (Netflix’te var) 🍿