Anaokuluna 5 yaşından sonra yaklaşık 2 sene gittim. Bahçesini, koridorunu, oyuncaklarını ve sürekli çalan Barış Manço şarkılarını güzellikle hatırlarım. Lakin kısa saçlı öğretmeni unutamam. Detayını hatırlamadığım bir nedenle bana tokat atmıştı. Annem ertesi gün okulu ayağa kaldırmıştı. Çorum’dan İstanbul’a taşındığımızda da yeni ilkokul öğretmenimin beni gerçekten sevdiğini hiç hissedemedim. Buna rağmen okulu hep sevdim, başarılı oldum. Anaokulu ve ilkokulunda yaşadığım buruk anıları Celil Ediz hissetmesin diye belki daha hassasım. İlla ki sorun yaşayacak ama her koşulda yanında olduğumu bilmesini istiyorum. Peki ya annem tokat olayını öğrenmeseydi veya ilkokul öğretmenimin beni sevmediği hissini içselleştirip okuldan uzaklaşsam ne olacaktı? Çocuk veya genç fark etmez, hayattan soğutma ihtimaline değer mi? Biz ve çocuklarımız Özgürlük Yazarları filmindeki gibi öğretmenlere denk gelebilir miyiz?
Genç ve idealist öğretmen Erin, farklı ırkların, çete üyelerinin bir arada olduğu okulda çalışmaya başlar. Öğrenciler ne okumayı ister ne de orada olmayı. Erin kendi yöntemleriyle onların bir şekilde ilgisini çekmek ister. Lakin öğrenciler de yönetim de yeniliğe dirençlidir.
Yaşanmış olması filmi izlemek için en büyük sebeptir. Elbette baş rol oyuncusu, projenin etkili olduğu sinyallerini veriyor. İdealist öğretmen ve başarısı, sayısız filme konu olsa da bana ne yazık ki gerçekçi gelmiyor; sanırım yukarıda yazdığım tecrübelerden kaynaklanıyor. Gene de bir çocuğa dahi ulaşılsa faydadır, uğraşmaya değerdir. Hikaye akıcı, oyuncular başarılı, izlemesi hayli kolay. Tek eleştiri üzerinde durulan Yahudi soykırımıdır. İdealist öğretmen temasından öte hoşgörüye, empatiye, acılara ve buna yaklaşıma, saygı ve ilgiye odaklanırsanız beğeniniz artacaktır. Türü dram ağırlıklı görünse de yaşattığı umut keyif katıyor. Kodu PG-13 yani 13 yaş altı için uygun değildir. IMDb 7.5, 123 dakika, türü biyografi-suç-dram