İçinde çikolata olmayan ama saçma plastik oyuncaklar barındıran büyük sürpriz yumurtalardan en son su fışkırtan yüzük çıktı! “Eve gidince sana sıkayım mı anne?” diye güldü. “Olur tabi, hatta babana da sıkarsın, çok şaşırır” dedim. “Hayır babama fışkırtmam, ben onu çok seviyorum” dedi, durdu “Yani seni de çok seviyorum babamı da ama ona fışkırtmam” dedi. Gülsem mi ağlasam mı bilemezken rol modeli babası olduğundan şanslılığına şükrettim. Zira anne-baba-dede-büyükanne gibi rol modeli olamayan çocukların büyüdüklerinde dahi karşılaştıkları pürüzlere çok denk geldim. Tıpkı içimi burkan Aydede’deki Bekir gibi!
Babasız büyüyen Bekir, dede ve annesiyle yaşar. Dedenin ani ölümüyle nereye gittiğini tam anlayamayan Bekir, annesinin “Deden Ay’a gidip Aydede oldu” demesiyle yeni bir hayal kurar: Bir bisiklet alıp onla Ay’a yani dedesinin yanına gitmek!
Konuyu okuyunca bile hüzünlendiren Aydede, yönetmenin ilk filmidir. Kurguda, senaryoda eksiklikler olsa da anne ve çocuk karakterlerin derin işlenmesiyle tavsiye edilecek filmlerim arasına girdi. Baba eksikliğinde dedesini rol model alan küçücük çocuk, dedenin gitmesiyle kendini yalnız hisseder. Peşinden gitmek uğruna yapmadığı şey kalmaz. Sevmenin nasıl olduğunu bilmediği için bunu gösteremedikçe hırçınlaşır. Doğru yolu bulamaz, annesi halinden anlamaz, dünya üstüne gelir. Tam bu noktada Ay’a gitmek istemesi o kadar masum ve doğal ki melodram türündeki taşra hikayesini sevmemi sağladı. Ölümün yeni başlangıçlar yaratması, bir kadının “erkeksiz” kaldığı için tek çareyi gene “erkekte” araması ama gene de “erkekten” kazık yemesi hem çok gerçekçi hem çok üzücü. Bunu anne de olan bir kadınla oğlan çocuk üzerinden anlatması bam teline basmayı sağlıyor. Beylik diyaloglara gerek duymadan doğallığıyla ilerliyor. “Neden festival filminde Ezgi Mola var?” derseniz izlediğinizde anlayacağınıza inanıyorum. Komedinin dışında da başarısını ispatlıyor. Karakterin yapamadığı annelik için kızarken kalbi kırık kadın olarak da kucak açmak istiyorsunuz. BluTv’de var. IMDb 6.1, 97 dakika, türü dram