Çok sayıda tavsiye üzerine kitaplığıma eklediğim Işığın Yolu, oğluma ve anneliğime bakışımı değiştirdi. “Keşke hamileyken okuyabilseydim!” dediğim sayfalarda gözlerim dolarken kendi çocukluğuma giderek de yüzleşme fırsatı yakaladım.
Doğan Kitap’tan çıkan 233 sayfalık kitabın yazarı Nilüfer Devecigil, psikoloji üzerine aldığı sayısız ve değerli eğitimler sonrası yazarlık alanında da ebeveynlere ulaşmaktadır. Hatta takdir ederek okuduğum Doğan Kitap’ın Anne Baba Akademisi serisinin içerik editörü olması kitaba daha da yoğunlaşmamı sağladı.
Işığın Yolu’nda yazar, bebek sahibi olan Ayşenur ile Micheal çiftinin yaşadıkları üzerinden anne baba olmayı, eş olmayı, evlat olmayı, ilişkileri, bağlanmayı, doğal ebeveynliği irdeliyor. Bu irdeleme içinde sayısız bilgi sunarak bazı olayların sebeplerini de açıklıyor. Zaman zaman bir aydınlanma yaşayarak “Demek sebebi buymuş!” dediğim sayfalar oldu. Hem üzüldüm hem de kendimi suçladığım şeylerde tek sebebin ben olmadığını fark ederek geç bir ferahlama da yaşadım.
Konu Ayşenur ve Michael’ın evliliği üzerinden ebeveynlik gibi görünse de kendi anne babanızla olan ilişkiniz, çevrenizle olan ilişkiniz, karı koca ilişkiniz, hayata bakış açınız ve bunun sonuçları sade bir dille ortaya seriliyor.
Ana konu ebeveynliğe değinecek olursak, özellikle yeni annelerin bebekleriyle sıklıkla yaşadığı uykusuzluk, emzirme, bebeği besleme, zaruri ihtiyaçlar haricinde bebeğin duygu doyum ihtiyacı, bağlanma, ağlama krizleri, annenin kendini yeterli hissedememesi, yeni bebekle birlikte karı koca ilişkisi gibi kaotik görünen olaylara tek tek değiniyor yazar; üstelik “Şunu yapın, bunu yapmayın” demek yerine romandaki karakterler üzerinde deneyerek gösteriyor. Bu da çoğu ebeveyn kitabını okurken yaşanan sıkılma duygusunu yok ediyor.
Beni en çok etkileyen yer ise anne ve bebeğin bağlanması ve bu bağlanmanın çeşitleri idi. Kitabın başlarında anlatılan bağlanma çeşitleri ve bunların yıllar sonra insan üzerinde görünen etkilerini okudukça gözlerim doldu. Hani bazı şeylerden kendinizi suçladığınız anlar olur ya, Nilüfer Devecigil aslında bunların sebebinin sadece siz olmadığını anlatıyor. O yüzden aslında 2-3 günde bitecek kitabı birkaç haftaya yaymak zorunda kaldım. Okurken boğazımın düğümlendiği yerler oldu. Sırf bağlanma çeşitlerini anlamak için dahi (her karakter üzerinde bu çeşitleri uzun uzun yazdığı için sıralamak istemiyorum) kitabı okumanızı tavsiye ederim. Celil Ediz bu kitabı okuduğumda 28 aylıktı, yani belki birçok şeyi kaçırmış veya zamanında (yeni doğan süresinde) bazı şeyleri fark etmemiş olabilirim. Gene de annelikle ilgili farklı bir yön kazandırdığını itiraf etmeliyim.
“Kendi geçmişinden anlam çıkaramazsan aynı geçmişi tekrarlarsın” cümlesi kafamı hem çok yordu hem de çok rahatlattı. Kendimi sorgulayarak Celil Ediz’in hayatında ne olmasını ve ne olmaması gerektiğini fark ettim. İlişkilerde regülasyonun önemini farklı yönleriyle anlatması ise bana göre kitabın ikinci kilit konusuydu.
Beni rahatsız eden tek şey kurgusu oldu. Sinema sevdalısı biri olarak olayları bağlama, bu olaylar üzerinden tanımlama yapma aşamasında aksaklıklar hissettim. Zaman zaman okumayı zorlaştırabiliyor. Ama genelini elbette etkilemiyor.
Çevremde hamile olan veya yeni doğuracak annelere hediye edebileceğim kitapların başında geliyor.